29/05/2013
Yaratılanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşama hakkı
da Allah tarafından lutfedilmiş en temel haktır. Dünyaya yaratanını
tanıma ve onun gösterdiği doğrultuda hayatını sürdürme amacıyla
gönderilen insanın dünyaya gelmesi de dünyadan ayrılması da elinde ve
yetkisinde olmayıp bu durum ilâhî iradenin ve düzenin bir parçasını
teşkil eder.
İnsanın elinde olan, yaşadığı sürece yaratanını tanıma ve O’na kulluk etme ve böylece O’nun katındaki değerini artırmadır.
İslam, inancı, ırkı ve sosyal konumu ne olursa olsun her insanın
hayatını dokunulmaz bir değer olarak kabul edip insan hayatına yönelik
her türlü saldırı ve tehlikeyi en etkili şekilde önlemeye çalışır.
Savaş, adam öldürme (kısas), isyan, evlinin zinası (recm) gibi toplumsal
düzeni kökünden sarsacak olumsuz gelişmeler olmadığı sürece insanların
yaşama hakkına müdahaleyi doğru bulmaz. İslam, kişilere yaşama haklarını
kendi elleriyle yok etme demek olan intihar hakkını da vermemiş, bunu
büyük günahlar arasında saymış, inancı ve ameli ne olursa olsun bu
kimselerin sırf intihar etmeleri sebebiyle ahirette büyük bir cezaya
çarptırılacağını bildirmiştir.
Kur’an’da bir kimseye hayat vermenin adeta bütün insanlara hayat
verme gibi yüce bir davranış, bir cana kıymanın da adeta bütün insanları
öldürme gibi ağır bir suç ve günah olduğu belirtilir. Maide 32. ayetin
bu ifadesine hangi sebeple olursa olsun intihar etmek isteyenler de
dâhil görünmektedir. Hz. Peygamber de konuyla ilgili olarak uçurumdan
atlayarak, zehir içerek veya öldürücü bir aletle kendini öldüren
kimsenin cehenneme gireceğini ve sürekli olarak orada kalacağını
buyurarak (Buhâri) bir kaç örnek üzerinde intiharın büyük günah olduğuna
ve acı sonuçlarına dikkat çekmiştir. İslam bilginleri intiharı büyük
günahlar arsında saymışlardır. İntihar edenin ölüm sonrası hayattaki
durumunu gerçekte sadece Allah’ın bileceğini ifade etmelerine rağmen bu
konuda bazı açıklamalar mevcuttur.
Kişinin hayatını sürdürecek ölçüde yeme ve içmesi farz olup bundan
kaçınarak ölüm orucu tutması intihar hükmünde görülmüştür. Kişinin
içinde bulunduğu tehlikeden kurtulmak için çaba sarf etmeyerek ölümü
istemesi de bir nevi intihar sayılmıştır.
İslam bilginleri intihar eden müslümanın, intiharı sebebiyle ahirette
çok çetin ve şiddetli bir azab göreceğini hatta cehennemde ebedî olarak
kalacağını ifade etseler de -neuzü billâh-, intihar edenin imandan
çıktığını ve kâfir olduğunu söylememişlerdir. Çünkü iman ve küfür
davranış bozukluğuyla değil, inanç ve düşünce ile ilgilidir. İntihar
edenin inanç durumu ise kendisi ile Allah arasındaki bir meseledir.
İntihar eden bir müslüman diğer müslüman cenazelerinde olduğu gibi
yıkanır, kefenlenir, cenaze namazı kılınır ve müslüman mezarlığına
gömülür. İslam hukukçularının çoğunun görüşü bu yöndedir. Çünkü
kelime-yi tevhidi söyleyen herkese yaşadığı sürece, öldüğünde, mezara
gömülünceye kadarki işlemlerde müslüman muamelesi yapmak, bundan ötesini
Allah’a havale etmek gerekir. (İslam ve Toplum, 2/183 ,Türkiye Diyanet
Vakfı)
İNTİHARA GÖTÜREN YOLLAR
İntiharın en önemli sebebi Allah’a ve ahiret gününe imanın zayıflığıdır.
Müslüman toplumlarda, gayri müslimlere oranla intihar olayları pek
azdır. Son zamanlarda müslümanlarda da intiharların sayısı çoğalıyorsa
bunun sebebi Kur’an ve sünnetten uzaklaşmadır. İslam’ın insan ve dünya
hayatıyla ilgili temel mesajını iyi kavrayamadığı kesimlerde cinsel
bunalım, aşk, ihanet, yoksulluk, işsizlik, sakatlık, yakınını kaybetme
gibi olaylar da intihara sebep oluyor. Bütün bunlar da insanların
sıhhatli düşünemediğini gösterir.
Dinin insanı yönlendirme ve eğitim yönünün zayıflaması neticesinde
intiharların sayısı çoğalır. Müslüman, mezardaki ahvalini, mahşerdeki
hesabın zorluğunu, sıratın geçilmesinin ancak iman ve salih amelle
mümkün olabileceğini idrakle sıhhatli düşünebilir.
KİŞİDE OLMASI GEREKENLER
1- Bir müslüman, beş vakit namazını mutlaka kılacak.
2- Kur’an’ı fırsat buldukça okuyacak. Ahkâmına tâbi olacak.
3- Tevbe ve istiğfarı dilinden eksik etmeyecek.
4- Peygamberimize çokça salât ü selam getirecek.
5- Haram ve helallere azami derecede dikkat edecek.
6- Allah’ın vermiş olduğu rızklardan bol bol infak edecek.
7- Sadık ve salih kimselerle arkadaşlık edecek. Hakkı ve sabrı tavsiye eden kimselerle ünsiyette bulunacak.
8- İbadetlerini huşû üzere gerçekleştirecek.
9- Her erkek ve kadının giysisi, takva elbisesi; yiyeceği, helalinden takva azığı olmalıdır.
10- Her işine besmele ile başlayacak, hamd ile bitirecek. Zira
besmelesiz her iş ebterdir. Şeytan besmelesiz her işe ortaktır. Allah
Teâlâ da “şeytan sizin için açık bir düşmandır” buyuruyor.
İşte yukarıda saydığımız haller kişiyi şeytandan uzaklaştırır, Allah’a yaklaştırır ve kişinin her işi de bereketli olur.
İntiharlarda insanlar üzerinde en müessir olan şeytandır. İnsana vesvese
verir, haktan saptırır bu konu ile ilgili de Allah ü zülcelâl şöyle
buyuruyor:
“Kim Rahman’ı zikretmekten gafil olursa, yanından ayrılmayan bir şeytanı
ona musallat ederiz. Şüphesiz bu şeytanlar onları bu doğru yoldan
alıkoyarlar da onlar kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.”
(Zuhruf 36-37)
Dünya ve ahiret saadetini kazananlar, sürekli ilâhî murakabe altında,
yani bir nevi ilâhî kameralar gözetiminde hayatı kontrol edebilenler,
ihsan derecesine ulaşan bahtiyarlardır. Bütün müminler Cenab-ı Hakk’ın
şu beyanlarını tefekkür etmelidir:
“Nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir.” (Hadid 4)
“Biz ona (insana) şah damarından daha yakınız.” (Kaf 16)
“Şunu iyi bilin ki Allah insan ile kalbi arasına girer.” (Enfal 24)
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bu hususta:
“İmanın en üstün mertebesi, nerede olursan ol Allah’ın seninle beraber olduğunu bilmendir” buyurmuştur. (Heysemî)
Şunu iyi bilelim: tek başımıza ölecek, tek başımıza dirilecek, tek
başımıza hesaba çekileceğiz. Kur’an-ı Kerim müminler için şifa,
muttakiler için rehberdir. Kim ona uyarsa hidayete erer ve doğru yolu
bulur. Ondan yüz çeviren bedbaht olur ve felaketlere sürüklenir.
Neticede kişi nice yanlışlarla iç içe kalır; ilâhî müşahede altında
olduğunu idrak edemeyen kişilerin son anı -neuzü billâh- istenmeyen bir
ölümle neticelenebilir. İmanda itibar sonadır. İmandan mahrumiyet en
büyük hüsrandır. Cehennemin azabı ise pek şiddetlidir.
Dönüşü olmayan bir yanlış yapanlar için, mezarda, mahşerde, hesap
anında, sıratta hep pişmanlık vardır ama nafile... Bütün kötülüklerin
anası haramlardır. Hiçbir haram müminlerin malı ve işi olamaz ve
olmamalıdır. Olursa Allah Teâlâ’nın buyruğunda “o dünyasını da ahiretini
de kaybetmiştir. İşte bu apaçık ziyanın ta kendisidir.” (Hac 11)
Allah’ım ümmet-i Muhammedi Kur’an’a mahkûm eyle. Âmin.